Neptün'den Geliyorum

Neptün'den geliyorum ve buralar çok sıcak, ha bir de nem var

13 Mart 2018 Salı

NE GEREK VARDI Kİ?: Waco Kuşatması

Hiç yorum yok


 Yine klasik bir girişle, "çok uzun zaman oldu"  gibi daha gereksiz birkaç satır yazdıktan sonra yazıma giriş yapabilirim. Ama o kadar "çok uzun zaman oldu ki" -kullanmam gerekiyordu- bu kalıp cümlelerime hiç bulaşmadan yazmaya başlıyorum.


    Bugün sizlere korkutucu ve bir o kadar ilgi çekici, aynı zamanda size sürekli "ne gerek vardı ki? :(" dedirtecek; ve tahminen yakında ünü epey artacak bir dizinin asıl uyarlandığı hikayeyi aktaracağım.

 İlk olarak her zamanki gibi, başrolü tanıtarak başlıyorum.
Unutmuşum gerçi nasıl başlayıp neye bağlayacağımı ama neyse.

DAVID KORESH

 Namıdiğer Vernon Howell. Bu iki isimle, -eğer başka kaynaklardan da araştırmak isterseniz- birçok kez karşılaşacaksınız. O yüzden kafanız karışmadan söyleyeyim. Asıl adı Vernon Howell'dır ve hikayenin ilerleyen kısımlarında neden ismini değiştirdiğini ve neden "David Koresh" ismini aldığını açıklayacağım.



  David Koresh, 17 Ağustos 1959'da Houston Teksas'ta doğmuş, ömrünün çoğunu Seventh-Day Adventist Kilisesi'nde Branch Davidian tarikatının başında yer alarak geçirmiş bir dini liderdir.
  Görevin başına geçmesi oldukça zahmetli olmuştu. Çünkü tarikatın asıl lideri Benjamin Roden öldükten sonra, yerine bir müddet karısı Lois Roden geçmiş ve Lois Roden de kendisinin ölümünden sonra yerine geçmesini istediği kişiyi, kendi oğlu George Roden'i tarikatı yönetebileceğine inanmadığı için seçmemiş, yerine kilisedeki müzisyen genci yani Vernon Howell'i seçmişti.


Lois Roden
Benjamin Roden

George Roden
   
 Eh tabii ki Vernon'ı seçmesinin nedeni gerçekten onda gördüğü yöneticilik potansiyeli falan değildi.
Lois ve Vernon bir ilişki yaşıyorlardı ve Lois, Vernon'ı bu yüzden lider yapmak istemişti.

Tüm bunlara rağmen George Roden, Lois'in ölümünden sonra kısa bir süreliğine tarikatın liderliğini üstlenmişti.
 Lois'in Vernon'ı lider yapma isteğini öğrenen George sinirden deliye dönmüştü ve Vernon'la arasında çekişmeli bir rekabet başlamıştı.

 Aralarındaki gerginlik devam ederken kilise komünitesi Vernon'ı desteklemişti. George liderliği tekrar kazanmak için Vernon'a meydan okumuştu.
 Yapacağı şey uç boyuttaydı.
George mezarlığa gidip bir ceset çalmıştı ve Teksas'taki Carmel Dağı'nın merkezine -kilisenin bulunduğu bölge de tam burası bu arada- getirip cesedi dirilteceğini iddia etti.

Bazıları George'un getirdiği cesedin Lois Roden olduğunu söylüyor. 

Vernon, George'un bu illegal faaliyetini ihbar etti ama polisten "Kanıt olmadan hiçbir şey yapamayız" cevabı geldi.
Vernon harekete geçti, 3 Kasım 1987'de dağın merkezine bir baskın düzenledi ve 7 silahlı arkadaşıyla cesedin fotoğrafını çekmeye kalkıştı. Ancak silahlı arkadaşları, yasal olamayacak kadar fazla silah bulundurdukları için polisin dikkatini çekti ve hukuki işlem başlatıldı. Bu işlem sonucunda Vernon haklı bulunmasa da hiçbir sonuca bağlanmadı.

 Bir süre sonra  George yine ilginç bir harekette bulunuyor ancak bunun Vernon ile bir ilgisi yok.

 Wayman Dale tarikatında bir üye  George Roden'e "Ben Mesih'im" diyor ve Roden kendini tutamayarak adamın kafasını baltayla parçalıyor.
Sonrasında George'un akıl hastanesine kapatıldığı söyleniyor.

Olaylardan sonra, Vernon Carmel Dağı'nı satın alıyor. Bu arada Carmel Dağı dediğimiz yer, bu tarikata ait bir bölge. Carmel ismini de yine tarikatımız zamanında koymuş.
 Vernon'ı tarikat destekliyordu zaten, arkası da epey sağlam. Bir süre sonra Vernon ve müritleri kendilerini Branch Davidianlar olarak değil, Yedi Mühür Öğrencisi olarak isimlendiriyor.
 Müritlerinden biri isim olarak Koreshianlar'ı öneriyor. Ancak Vernon tarikatın yeni adını değil de kendi adını Koresh olarak değiştiriyor. Bundan sonra ismi David Koresh olacaktı.

Bu ismi tercih etmesinin sebebi de kendi dini öğretilerinde büyük manevi anlam taşımasıydı.

Koresh 1989 yılında, öğretilerini yaymak ve ruhani lider olarak yeni bir soy yaratmak için ortalama olarak 10-12 yaşlarındaki genç kızları kendisine eş olarak aldı.
Bu da zaten asıl olayın başlamasında, yani Waco kuşatmasının başlamasında çok etkili olmuştu.

Tarikat hakkında çocuk istismarı iddiaları gündeme geldi.
 28 Şubat 1993, saat 9.45'te ATF, cinsel istismar ve yasa dışı silah ihlalleri ile ilgili bir arama emri çıkardı.

  KUŞATMA BAŞLIYOR

 Arama emrinden sonra çatışmaya giren ATF, 2 saat boyunca cephaneliği azalana kadar tarikat birliğini dağıtmaya çalıştı.
 ATF çatışma videosunu da izlemek isterseniz:





  Baskın sırasında 4 ATF ajanı (Steve Willis, Robert Williams, Todd McKeehan, and Conway Charles LeBleu) öldürüldü ve diğer 16 ajan yaralandı.
  Yapılan baskında 5 tarikat üyesi öldürüldü.
 Ardından bir ateşkes yapıldı. Yaklaşık 6 saat sonra tekrar içeriye girmeye çalışan ajanlar, ateş edildiğini iddia etti ve tarikat üyeleri olan Michael Schroeder, Woodrow  Kendrick ve Norman Alison'u öldürdü.

  Bu sırada FBI olayı devraldı ve FBI, David Koresh ile iletişim kurdu.
Hemen orijinal arama kayıtlarını da ekliyorum.


   


  FBI, çocukların serbest bırakılmasını talep etti. Uzun süren çabalar sonrasında David kabul etti.
Bu arada FBI ile görüşen çocuklar ne yazık ki çocuk istismarı iddialarını doğruladı.
Çocuklar fiziksel ve cinsel istismara uğramışlardı.

 19 Nisan 1993'te FBI, tarikatla savaşmak için 50 kalibrelik tüfekler, ve zırhlı araçlar gibi büyük silahlar kullanarak, tarikatın son kuşatması için harekete geçti.
FBI, tarikatı kan dökmeden temizlemek için ilk önce göz yaşartıcı gaz kullanmaya çalıştı.
Tarikat ateş açtığında FBI, gaz miktarını arttırdı. Öğleden sonra binanın 3 farklı yerinde yangın çıktı. Bu yangının kaynağı FBI mı yoksa tarikat mı bilinmiyor.



   
  Son kuşatma başlatıldığında tarikatta yer alan 85 üyenin 77'si yangının boğucu etkisinden boğularak veya çatışma sırasında yaralanarak öldü.  Bu 77 cesetlerden biri de David Koresh'e aitti.
Kuşatma 51 gün sürdü. Olaydan sonra hukuki işlemler hayatta kalanlar için hızla başlatıldı. 


 Geriye kalan 8 üye, ateşli silahlarla ilgili suçlamalardan ve gönüllü adam öldürme suçundan mahkum edildi. İçlerinden 4'ü bütün suçlamalardan beraat etti.
 Temmuz 2007 itibariyle tüm üyeler cezaevinden serbest bırakıldı.






  Olayımız burda bitti sayılır. Şimdi sizi dizinin fragmanıyla baş başa bırakıyorum. Fragmandaki ilk sahnenin orijinal videosunu da hemen fragmanın altına koyuyorum.

Okuduğunuz için teşekkür ederim! Yorum bırakmayı unutmayın! 


 



 

18 Ağustos 2017 Cuma

Cinnet Değil, Baya Cinli Ev!: Amityville Dehşeti

Hiç yorum yok
 Upuzuun bir aradan sonra klavyenin başına nihayet geçtim. (Hep de böyle başlıyorum yazılarıma)
 Epey özlemiştim yeni yazılar yazmayı, bir şeyler araştırmayı; ve de güzel yorumları okumayı. Hemen yazıya geçmeden önce blog konusunda söylemek istediklerim var. Gerçekten 3 ay içerisinde büyük bir yükselişe geçti blog. Okunmalar, yorumlar oldukça arttı. Ve bunları gördükçe deli gibi mutlu oluyorum. Klavyenin başına geçmeyi sabırsızlıkla bekledim ve o gün nihayet geldi!

 Uzun bir aradan sonra sizi biraz germek istedim. Korku filmlerine konu olmuş bir hikayemiz var. Duyanımız da duymayanımız da var.
 En önemlisi de, tabii ki benim burada bunu anlatmamın sebebi, hikayemizin gerçek olması.

Huzurlarınızlaa, Amityville Dehşeti!

(Fazla sevinçle söyledim, olmadı galiba. Gelirim dozunu artırmak için şurdan bir playlistimiz var, heheh.)


 Konuya girmeden, olaya biraz aşina olasınız diye öncelikle olaydan değil de, olayın dünyaya olan etkisinden bahsetmek istiyorum.

SİNEMA DÜNYASINDA AMITYVILLE DEHŞETİ

Öncelikle hikayemizi en son tekrar gündeme getiren film The Conjuring 2 olmuştu.
Filmin ilk 15 dakikasında Ed ve Lorraine'nin gerçekleştirdiği bir seanstan flashback sahne izliyoruz. (Burdan)
Valla çok iyi sahneydi.



 Çook öncesinde ise, bu eski olay ilk kez sinema dünyasına The Amityville Horror filmiyle 1979 yılında girmişti. Olay da bu şekilde dünyaya duyurulmuştu. Tabii filmde sürekli "Gerçek bir olaydan alınmıştır." cümlesi geçtiğinden inanmayanlarımız da illa ki oldu. "izleyici kazanmak için uyduruyolar", "yok öyle bi dünya", "haha beni mi yiyon lan" gibisinden cümleler, cümleler...



Çook yıllar sonra Amityville olayı 2005 yılında tekrar çekilmişti. Filmimiz, bir korku filmi için iyi bir puan almış IMDb'den. Yani 6/10 almış. Benim fikrimi sorarsanız, çok da iyi yansıtılmamış bence. (kısa ve öz yorum isterseniz: beğenmedim)

   Benim dilim bayağı açılmış, daha fazla uzatmadan hikayemize giriş yapmak istiyorum. Arkadaki fon müziğimizin sesini biraz arttıralım lütfen.

 Olayımız 13 Kasım 1974'te saat 18.30 civarında Ronald DeFeo isimli bir gencin Long Island'ın Amityville kasabasında bir bara girmesi ve "Yardım edin! Sanırım annem ve babam vuruldu!" diye bağırmasıyla başlıyor. (haydaa)

Bardaki bir grup, Ronald isimli gençle birlikte 112 Ocean Avenue'deki eve gidiyor. Eve gittiklerinde gencin anne ve babasının cesetleriyle karşılaştılar.  Ardından Suffolk eyalet polisi arandı ve polislerin evde yaptığı araştırma sonucu evde 4 ceset daha bulundu. Tüm kurbanlar gece 3 civarında, 35 kalibrelik Marlin tüfeği ile yataklarında vurulmuşlardı.  Bulunduklarında hepsi sırtüstü yatıyor ve yanakları sağa dönük haldeydi.
 Kurbanlar; gencin babası Ronald DeFeo, annesi Louise DeFeo ve gencin 4 kardeşiydi.
 DeFeo ailesi bu evde 1965 yılından beri kalıyordu.

 
Defeo Ailesi



              Polisin araştırma ve soruşturmaları sonucunda cinayeti Louis Fallini adlı bir tetikçinin işlediği düşünüldü. Fakat yapılan sorgulamada beklenmedik itiraf Ronald'dan geldi. "Bir kere başladığımda kendimi durduramadım, o kadar hızlı oldu ki..." Ronald DeFeo altı farklı cinayetten ömür boyu hapse mahkum edildi.





  Yani olay buraya kadar gayet normal bir cinnet hikayesi. Ama bundan sonrası tamamen farklı yönde ilerliyor.
  Ev bu olaydan sonra tamamen terk ediliyor.
 DeFeo cinayetlerinden 13 ay sonra, George ve Kathleen Rutz çifti evi 80 bin dolara satın alıyor. Çift ve çocuklar, evin tam hayallerindeki gibi olduğunu düşünüyor. (Hep öyle sanılmaz mı?)
 Emlakçı evdeki cinayetlerden bahsetmiş olsa da Rutz ailesi evden vazgeçmemişti. (Bu noktada aile baya bir aranmış)

         
                                                                                       

 Lutzlar eve 23 Aralık 1975 yılında taşınıyor. George'un bir arkadaşı evin geçmişini öğrendiğinde George'a evin kutsanması için ısrar etmiş ve aile bu teklifi kabul edip Peder J. Peceraro'yu evlerine davet etmiş.
   Peder eve geldiğinde kutsama işlerine başlamış; kutsal suyu döküp duaya başladığında bir ses ona "Çık dışarı!" diye bağırmış.

  Pederden "hop daha yeni başlıyoruz" tarzında bir cevap beklerdim, biraz hayal kırıklığına uğradım.:( 

  Peder bu olaydan hemen aileye söz etmemiş, telefonla aileyi aramaya her çalışışında telefon aniden kesiliyor ve bağlanamıyormuş. (Kaçmıyor kaçmıyor)
  Evde gün geçtikçe tuhaf şeyler olmaya başlamış. Kış olmasına rağmen evdeki tüm camların önünde sinek sürüleri varmış ve Lutzların küçük kızı Missy, Jodie adında küçük bir kızla arkadaşlık ettiğini annesi ve babasına söylediğinde, çift iyice korkmuş.




              
             

     

Geceleri ailemiz, açılan radyo sesini duyuyor; kapı ve pencereler kendiliğinden parçalanıyormuş. 
Evin duvarlarından yeşil sıvılar akmaya başlamış (yok deve yok alien) 
Olayların ilerlemesiyle birlikte Lutzlar evi 14 Ocak 1976'da terk ettiler. (Filmlerde görmek isteyip göremediğimiz şey, tebrik edilesi. Cidden şaşırtıcı bir son.
Yani 23 güncük eve dayanabilmişler. (Bu da biraz hayal kırıklığı)

  Tüm bu olanlardan sonra 1977 yılında Jay Anson, Lutzların yaşadıklarını "Amityville Horror A True Story" kitabında yazdı. Kitap 10 milyon satmış ve bestseller olmuştu. Sonrasında da bahsettiğimiz gibi, 1979 yılında Amityville Horror filmi çekildi ve çok beğenildi.



 OLANLAR UYDURMA MI? 

 Evin lanetli olmasına sebep olan kişinin, evde bir süre yaşamış  John Ketcham adındaki bir büyücü olduğu iddia ediliyor. Evin yeni sahipleri Frank Birch ve ailesi 1987'den beri evlerinde gayet normal bir şekilde yaşıyor.
  Peki sizce gerçek mi, yoksa kurmaca mı? Fikirlerinizi yorumda belirtebilirsiniz. Saçma sapan olmadığı sürece tüm yorumlarınıza açığım!

Ha bu arada, Amityville'deki evimizin şimdiki halini koymadan olmaz!




Umarım yakın zamanda tekrar görüşürüz! Buraya kadar geldiğiniz için bolca teşekkür!

13 Mayıs 2017 Cumartesi

Satanizm Part 2: LaVey Ailesi

3 yorum
  

 Önceki partta bahsettiğim gibi, part 2 yazısı yayınlayıp LaVey ailesini size olabildiğince anlatacaktım. Nihayet o zaman geldi ve şimdi klavye başındayım.



Ailemizin baş üyesi, bizzat ailemizi kuran Anton Szandor Lavey'den başlıyorum.



ANTON SZANDOR LAVEY

Anton Lavey Satanizm'i kendi düşüncelerine göre yorumlayarak Şeytan Kilisesi ve LaVeyan Satanizm'i kuran kişidir.


Anton küçük yaşlarında müziğe oldukça ilgi duymuş, hatta San Francisco Senfoni'de ikinci oboist olarak görev yapmışlığı bile var. Sanırım bu da onun ruhsal yapısını oldukça geliştirmiş. İlerleyen yıllarında obuanın yanına birçok enstrüman ekleyerek kendini geliştirse de 20'li yaşlarında müziği bırakmış; sirk dünyasına giriş yapmış.


Sirkte kafes bakıcılığı görevindeyken aslanlı gösterilere çıkmaya başlıyor. Sonrasında aslanla yaşadığı bir kazadan sonra yaralandığı için meslek değiştirme kararı aldı.

Birkaç yıl sonra ise morglarda polis fotoğrafçılığı yaparak hayatını geçirmeye devam etti. Ama San Francisco polis yetkilileri Anton'un garip karakterini fark ettiler ve onu merkeze alıp gerçek üstü olaylarla ilgili telefonları cevaplandırmakla görevlendirdiler.
 İlerleyen zamanlarda onunla yapılan bir röportajında felsefi düşüncelerinin belirginleşmesinde bu işin etkisi olduğunu çekinmeden belirtmiş.
 Eh, ne yapalım bize de vay be Anton demek düşüyor burada.

 Anton'a göre, önemli olan tanrı değil insandır. Şeytan'ı "insanoğlunu özgürleştiren isyan ruhu, reddin somut ifadesi ve uygarlığın ilerlemesini sağlayan gelişme güdüsü" olarak tanımlıyor. Öğretisini, "Şeytani İncil", "Şeytani Törenler" ve "Şeytan'ın Not Defteri" kitaplarında yaymaya çalıştı.
 Tüm bu çalışmalar sonrasında 1966 yılının nisan ayında, harekete geçme zamanının geldiğini düşünerek bir Şeytan Kilisesi kurarak ideolojisini yayma çalışmalarına başladı.

Anton Szandor Lavey, 29 Ekim 1997'de 67 yaşındayken bir kalp krizi sonrasında yaşamını yitirir. Vasiyeti üzerine mezar taşında "Hayattaki tek pişmanlığım, yersiz yere iyi olduğum anlardır." yazmaktadır.


Yani ne diyebiliriz ki, bir yerden hak versem sonuna doğru sapıttığını düşünüyorum. Diğer aile bireylerine geçtikçe içlerinden bazılarının benim düşünceme hak verdiğini göreceksiniz.

O haldee, devam ediyorum!


İlk Eşi: Carole Lansing

İlk eşi hakkında çok bilgi ve fotoğraf bulunmuyor ne yazık ki. Sadece 1952 yılında Anton ve Carole'ın  Karla Lavey adında bir kız çocuğu dünyaya getirdiklerini biliyoruz.

Öyleyse kısaca hemen Karla Lavey'e geçmek istiyorum.


İlk Çocuğu, Gözünün Nuru (!): Karla Lavey

  Bir süre Şeytan Kilisesi'nde yüksek rahibelik yapmış ve Şeytan Kilisesi'ndeki öğretilerde -felsefi yönden- şeytani düşüncelerin eksik olduğunu düşünmüş; 1999'da "İlk Satanist Kilise" adında yeni bir yapılanma yaratmıştır.

 Karla Lavey şu anda 65 yaşında ve San Francisco'da yaşamaya devam ediyor.
 İnsanın, içinden Laveyler aldı başlarını yürüdü demek geliyor.
Addams ailesi gibi bir aile var karşımızda.  Her yerden bağımsız ve bambaşka bir dünya içinde yaşıyorlar. Ailenin içinde oldukça karmaşa var. O dönemde yaşayıp, yakından takip etmek isterdim bu aileyi doğrusu.



 Daha Sonrasında Anton, Carole ile ayrılıyor ve yeni bir hayat arkadaşı ediniyor!
Huzurlarınızla, Diane Hegarty!

Diane Hegarty

Diane Hegarty hala yaşıyor ve şu an 74 yaşında. 
Bu ailenin en çok sevdiğim ikinci ferdi oluyor kendisi. Ki bana göre de Anton'un en çok sevdiği eşi Diane. 
Diane Hegarty de Karla Lavey gibi bu kilisede yüksek rahibelik yapıyor.
Kilisenin kameraya çekilen birçok ayininde yer almış ve satanist birçok görevde bulunarak Anton'un Togare adındaki yavru aslanını yetiştirmesine yardımcı oldu. 
 Diane tarikatı yönetmeye başladı ve "Şeytani İncil"i, "Şeytani Ritüeller"i, "Şeytan'ın Not Defteri"ni yazıp düzenledi.
Kilisenin basım işlerini ve üye ilişkilerinin birçok görevini üstlendi. Bu süreçten sonra Anton'dan Zeena adında bir kızı oldu. Zeena, şeytan vaftizinde 3 yaşında basın medyasının dikkatini çekti.


Geliyoruz en sevdiğim aile üyesine: Diane ve Anton'un Kızı, 

Zeena Schreck

Üç yaşında şeytan vaftizinde basın medyasının oldukça dikkatini çekmişti. 
1985-1990 yılları arasında ise Şeytan Kilisesinin baş rahibesi ve sözcüsü oldu.
Zeena şu an 53 yaşında ve San Francisco'da yaşıyor. Ailesiyle bağlarının kopması Zeena'nın düşüncelerinin ileriki yaşlarında değişmesi ve diğerlerine karşı çıkmasıyla başlıyor.
Zeena yaşı geçtikçe ateistik felsefeyi benimsemeye başlıyor ve satanizm-ateizm arasında gelgitler yaşıyordu.
 Şeytan Kilisesi adına Amerika'yı gezerken babasının yarattığı efsanelerin çoğunun yalanlar üzerine kurulduğunu fark ettiğinde yaşadığı inanç problemi en yüksek seviyeye çıktı. Zeena kiliseye karşı çıktı ve 1990 yılında Şeytan Kilisesi'nden istifa etti; yani LaVeyan Satanizm'den ayrıldı.
Bu olaylar sırasında Anton'un üçüncü eşi Blanche Barton bu duruma çok sinirlendi ve Zeena'nın hayatını tehlikeye atmak için harekete geçti.

Zeena yıllar içerisinde birçok ölüm tehditi aldı  ve birçok ölüm tehlikesi atlattı.
Zeena'ya özellikle nefret besleyen isimlerde Blanche Barton, Anton Szandor Lavey yer almakta.
Şeytan Kilisesi'yle arasındaki bağı tamamen kopardıktan sonra Zeena, soyadı Lavey'i 'Schreck' olarak değiştirdi. 
Zeena yeni bir dini harekete ismiyle ilgili söylemek istediklerini bir mektupta belirtti: "Burada belirttiğim tüm bilgiler ışığında, verilen soyadımı resmi olarak kopardım ve şimdi yalnızca ismimle yani Zeena olarak bilinmeyi tercih ettim. Ben doğal olarak aristokrat olduğum için Magistra ya da baş rahibe gibi boş unvanlara ihtiyacım da yok."


Şu anda gençliğinde de ilgili olduğu müzikle uğraşıyor. Youtube kanalına burdan ulaşabilirsiniz.
Bu arada Taylor Swift'le olan aşırı benzerliği de sosyal medyada oldukça çok konuşuluyor. 



                      
                         
 Gelelim Bir Diğer Aile Üyesine!

Anton'un Üçüncü Eşi, Zeena'nın Baş Düşmanı: 

Blanche Barton

Blanche, Anton'un üçüncü eşiydi ve Anton'la 1993'te Satan Xerxes Carnacki isminde bir çocuk dünyaya getirdi.
Blanche, Zeena'dan 2 yaş büyüktür ve şu anda Kaliforniya'da yaşamaya devam etmektedir.



Yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle! Yorumunu yazmayı unutma lütfen!

25 Mart 2017 Cumartesi

Satanizm'i Çok Duyduk, Peki Ya Ateistik Satanizmi?: Part 1

Hiç yorum yok


  Kulaktan dolma, her siyah giyineni 'satanist' ilan etme alışkanlığının git gide arttığının farkına uzun zaman önce zaten varmıştım ve satanizm hakkında çoğu yerde görmediğiniz bilgiler vermek için klavye başına geçtim.
 Yani, gerçekten anlamadığım bir konuydu insanların birbirine satanist etiketini yapıştırması. (Hala da öyle)
Konuya bir an önce girmek istiyorum ve ilk önce genel olarak insanların size satanist demesi için yapıyor olmanız gereken şeyleri sıralıyorum:

1) Siyah giyiniyorsanız:
Yani belki siyah sizi zayıf gösteriyor, belki seviyorsunuz. Ne diye satanist oluyor o kişi?
Biraz isyan içerikli bir giriş oldu ama bu konu oldukça saçmalaştı ve bu tarz tartışmalara her denk geldiğimde, üstelik bu saçma düşünce üzerinde insanlar inat edince daha da delleniyorum! Sabredeceksiniz artık bana da. :/

2)Metal müzik dinliy-
 Metal müziği bırak, rock müzik dinlemeniz yeterli satanist olmanız için.
Şu günleri aslında Anton LaVey görse eminim mutlu olurdu, herkes benim yolumdan gelmeye ne kadar istekli diye!
Bu saçma maddeleri daha fazla uzatmadan Satanizm'in gerçekte ne olduğu hakkında bilgi vermek istiyorum.

Öncelikle Satanizm dediğimiz şey şeytanı yüceltmek veya ona  tapmaktan ibaret değil!

Satanizm ikiye ayrılıyor:

1)Teistik Satanizm
 Bu genel olarak bizim bildiğimiz satanizm. Hatta direkt "aa satanist lan bu" diye atladığımız satanizm.
Sembolü ters haç olmakla birlikte, içerisinde birçok alt dalı da bulunmaktadır.
Benim anlatacağım şey teistik satanizm değil, ateistik satanizm. Eğer "Teistik satanizm"i anlatmamı isterseniz yorum olarak belirtebilirsiniz.
Gelelim konumuza. Satanizm'in ikinci kolu, "Ateistik Satanizm"dir.



2)Ateistik Satanizm
 Bir diğer adı olan LaVeyan Satanizm, Anton Szandor LaVey tarafından oluşturulmuş bir inanış biçimidir.
 1966 yılında San Francisco'da Şeytan Kilisesi'nin  kurulmasıyla ortaya çıkmış ve yayılmaya başlamıştır.
"Teistik Satanizm"den ayrılmasının nedeni 'Şeytan' kavramını bir varlık olarak değil, bir sembol olarak kabul etmeleridir.
Yani şeytan, insanın içindeki hayvani duyguları, içgüdüleri ve dürtüleri temsil eder.
 Ateistik satanistler, 'tanrı' kavramını da yasaklamış olmakla beraber metafizik kavramların hepsini reddeder.

Peki, nedir bunun amacı? Durduk yere nerden çıktı bu iş?

Satanist grubumuzun temel düşüncesi, tanrı düşüncesine karşı çıkarak felsefi temelli bir din oluşturmak ve bireyin çıkarlarını korumaktır.



LaVey felsefesi şimdiden size ürkütücü gelmiş olabilir ancak, felsefenin temeline hafif bir bakıldığında cazip ve akla yatkın gelebilir.

Çünkü LaVey felsefesi hayattan zevk almayı, bireyin bağımsızlığını ve kişinin kendine saygısını, güçsüzlerden çalmamayı, sadece karşılıklı cinselliği, yemeğini çalmayan hayvanlara ve çocuklara zarar vermemek gibi ilkeleri temel alır.

E çok güzel abi, ne var bunda? Bunun neresi satanizm?
dediğinizi hafiften duyar gibiyim. Size katılıyorum, ancak bu sadece felsefenin temeline baktığımızda göreceğimiz bir şey. Birazdan Şeytani İncil'i anlattığımda da asıl kuramlarını daha net anlamış olacaksınız.
Aynı zamanda şunu da eklemeden geçmek olmaz.
LaVey akımının içerisinde Ying Yang öğretisi yani, "Her iyiliğin içinde biraz kötülük; Her kötülüğün içinde biraz iyilik" yer almaktadır.

ŞEYTANİ İNCİL
 Şeytani İncil, Anton Szandor LaVey tarafından yazılmış, Ateistik Satanizm öğretisini taşıyan bir araçtır.
Kitabın içinde yer alan 4 bölüm; Satan, Lucifer, Belial ve Leviathan'a ithaf edilmiştir.
Bu dört varlık sırasıyla "Güney-Ateş",  "Doğu-Hava", "Kuzey-Toprak" ve "Batı-Su" olarak temsil edilir.
Söz konusu kitapta satanistlerin uyması gereken hayat kuralları aşağıdaki maddelerden oluşmaktadır.

  1. İçinde bulunduğunuz sıkıntıları, mutlaka duymak isteyenler dışında kimseye açmayın.
  2. Bir başkasının evinde misafirseniz ev sahibine saygılı olun veya daha işin başında oraya gitmeyin.
  3. Sizin kendi evinizdeki misafir sizi rencide eder, canınızı sıkarsa siz de ona karşı zalimce davranın.
  4. Hiç kimse buna açıkça davet etmedikçe karşınızdaki insanı taciz etmeyin ve cinsel ilişkiye girmeyin.
  5. Problemi çözüp birinin derdine çare olmak gibi bir mesuliyetin haricinde siz ile ilgisi olmayan hiçbir işe burnunuzu sokmayın.
  6. Kendi emel ve arzularınızı gerçekleştirmede, şayet sihrin gücünü kullanarak başarılı olduysanız mutlak suretle sihrin hakkını verin. Onun gücünü kabul edin.
  7. Sizinle alakalı olmayan hiçbir şeyden şikayette bulunmayın.
  8. Küçük çocuklara zarar vermeyin.
  9. Vahşi hayvanlara zarar vermeyin.
  10. Açık yerlerde yürürken kimseye zarar vermeyin. Eğer birisi sizi rahatsız ederse ona, bunu yapmamasını söyleyin, eğer hala buna devam ederse onu ortadan kaldırın.
  11. Biri size hakaret ederse önce onu uyarın, eğer devam ederse ortadan kaldırın.
Şimdi, temel aldığı ilkeler daha da yerine oturmaya başlıyor ve teistik satanizm'den büyük farklarla ayrılıyor.
Anton Szandor LaVey, yaymaya çalıştığı bu felsefi öğretiyi ailesine de yaymış ve kendine ait büyük bir tarikat oluşturmuş, eski 3 eşi ve çocuklarıyla büyük bir etki alanı oluşturmuştu.
Fakat Anton'un  ilerleyen zamanlarda Diane Hegarty'den olan kızıyla yaşadığı büyük fikir ayrılıkları, ailenin, kızına hain sıfatını vermesine neden olmuştu.

 Bu yazımda sadece LaVeyan Satanizminin içeriğini ve temelini anlatmak istedim. Umarım yeterince iyi, aynı zamanda sıkmadan anlatabilmiş ve "aha da satanist" etiketini kırmaya yaklaşabilmişimdir. 
Bir dahaki yazımda LaVey ailesini anlatmayı planlıyorum. Böylece Lavey ailesi ve Anton'un kızı arasında yaşanan olayları da ayrıntılarıyla anlatacağım. (Yayınladım! Burdan koşun!)
Eğer önerileriniz ya da istekleriniz varsa, yorum atabilirsiniz! 
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere! 





25 Kasım 2016 Cuma

İmkansız değil, aksine mümkün!: "Uzaylılar Tarafından Kaçırıldınız Mı?" Testi

4 yorum
UZAYLILAR TARAFINDAN KAÇIRILMIŞ OLABİLİRSİNİZ 

"Scully! Beni de aranıza alın, ben de uzaylılar tarafından kaçırıldım! Şey, en azından böyle hissediyorum..."
 Bu cümleyi gün içinde çok mu tekrar ediyorsunuz, ya da sadece uzaylılar tarafından kaçırıldığınızı mı hissediyorsunuz? Buyrun vakit kaybetmeden sizi teste alalım!

Heh, unutmadan buraya tıklayıp arkaya fon müziği almayı unutmayalım! 
Not: Bir kağıda not alarak çözmenizi tavsiye ederim. Uyarmadı demeyin he.

  Şimdi korkarsınız deneydir odur budur, hemen cevap veriyorum. Denek olmayacaksınız yav... Sadece birkaç soru cevaplayıp uzaylılar tarafından kaçırıldınız mı onu öğreneceksiniz.
 Var mı cesaretli mi cesaretli gönüllümüz?





1)Öncelikle, ilk sorumuza gelelim: 
Zaman mekan algında uyum sağlayamama gibi sorunlar oluyor mu?
 Evet, farketmeden kendimi başka yerlerde buluyorum/iki dakika geçti sanıyorum meğer iki saat geçmiş.
 Hayır, bizde her şey standart baba ya.

2)Yükseklikten korkar mısın?
 Evet, korkarım.
 Hayır korkmam.



  
     
                                       



 3)Uzaylılara inanır mısın? (Bu soruyu hayır diye cevaplayanlar bir daha blogu okuyamıyormuş diye duydum:()
  Evet, tabii ki inanırım.
  Hayır, ne uzaylısı ya:::D

4) Dalıp gittiğin zamanlarda sana ait değilmiş gibi gelen kısa görüntüler veya rüyanda kovalanma-kaçma durumları, ışıklar görüyor musun?
 Evet, arada görüyorum/çok sık görüyorum.
 Hayır, görmüyorum


5)Vücudunda yeni yara izi, morarma gibi şeylere rastladın mı?
 Evet! "Demir eksikliği ya, her şeyi de uzaylılara bağlamayın bir zahmet."
 Hayır, rastlamadım.


6)Kaynağını bulamadığın, tuhaf sesler duyuyor musun? (Çınlama, uğuldama gibi)
 Evet, çok sık yaşıyorum/arada bir yaşıyorum/arkamdan konuşuyorlardır yaa
 Hayır.


7)Birden iştahının kesilmesi ya da birden iştahın açılması gibi durumlarla karşılaştın mı?
 Evet, hava değişikliğine bağlamıştım ben ama uzaylılar da iyi bir seçenek tabii.
 Hayır, her şey normal, düzenli gidiyor.


8)Çevrendeki kişiler, birden tuhaf, garip veya normal davranışlarından uzak davranışlar gösterdiğinden bahsetti mi?
Evet, bir ima sezmiştim...
Hayır, onlar da ben de olduğum gibi olduğumu düşünüyoruz.


9)Uzaylılar tarafından kaçırılmak ister miydin?
 Evet, hem de çok!
Hayır, korkarım ben ya/ne gerek var?


10)Baş ağrısı veya sinüs problemleri yaşıyor musun?
 Evet, çok sık yaşıyorum/arada bir yaşıyorum.
 Hayır.


11)Belirli bir neden olmadığı halde gece uyumada problem yaşıyor musun?
 Evet.
 Hayır.



12)Rüyada beden dışı deneyimler yaşadığını görüyor musun? (Mesela uçmak)
 Evet.
Hayır.


13)Hiç UFO gördün mü?

 Evet.
 Hayır.


14)Bedeninin herhangi bir yerinde röntgende görünen yabancı cisimler bulundu mu?

 Evet.
 Hayır.


 Testimiz bitmiş bulunmakta! Eğer ilk seçeneği yani evet seçeneğini daha çok işaretlemişseniz, tebrik ederim; uzaylılar tarafından kaçırılmışsınızdır! Artık siz de özel birisiniz! Fantastik dünyanıza attığınız ilk adımı kutlarım!
 Eğer hayır seçeneğiniz çoksa da hemen üzülmeyin, bir gün uzaylılar sizin için de gelecektir! Unutmayın ve inanmaya devam edin!