Neptün'den geliyorum ve buralar çok sıcak, ha bir de nem var

18 Ağustos 2017 Cuma

Cinnet Değil, Baya Cinli Ev!: Amityville Dehşeti

Hiç yorum yok
 Upuzuun bir aradan sonra klavyenin başına nihayet geçtim. (Hep de böyle başlıyorum yazılarıma)
 Epey özlemiştim yeni yazılar yazmayı, bir şeyler araştırmayı; ve de güzel yorumları okumayı. Hemen yazıya geçmeden önce blog konusunda söylemek istediklerim var. Gerçekten 3 ay içerisinde büyük bir yükselişe geçti blog. Okunmalar, yorumlar oldukça arttı. Ve bunları gördükçe deli gibi mutlu oluyorum. Klavyenin başına geçmeyi sabırsızlıkla bekledim ve o gün nihayet geldi!

 Uzun bir aradan sonra sizi biraz germek istedim. Korku filmlerine konu olmuş bir hikayemiz var. Duyanımız da duymayanımız da var.
 En önemlisi de, tabii ki benim burada bunu anlatmamın sebebi, hikayemizin gerçek olması.

Huzurlarınızlaa, Amityville Dehşeti!

(Fazla sevinçle söyledim, olmadı galiba. Gelirim dozunu artırmak için şurdan bir playlistimiz var, heheh.)


 Konuya girmeden, olaya biraz aşina olasınız diye öncelikle olaydan değil de, olayın dünyaya olan etkisinden bahsetmek istiyorum.

SİNEMA DÜNYASINDA AMITYVILLE DEHŞETİ

Öncelikle hikayemizi en son tekrar gündeme getiren film The Conjuring 2 olmuştu.
Filmin ilk 15 dakikasında Ed ve Lorraine'nin gerçekleştirdiği bir seanstan flashback sahne izliyoruz. (Burdan)
Valla çok iyi sahneydi.



 Çook öncesinde ise, bu eski olay ilk kez sinema dünyasına The Amityville Horror filmiyle 1979 yılında girmişti. Olay da bu şekilde dünyaya duyurulmuştu. Tabii filmde sürekli "Gerçek bir olaydan alınmıştır." cümlesi geçtiğinden inanmayanlarımız da illa ki oldu. "izleyici kazanmak için uyduruyolar", "yok öyle bi dünya", "haha beni mi yiyon lan" gibisinden cümleler, cümleler...



Çook yıllar sonra Amityville olayı 2005 yılında tekrar çekilmişti. Filmimiz, bir korku filmi için iyi bir puan almış IMDb'den. Yani 6/10 almış. Benim fikrimi sorarsanız, çok da iyi yansıtılmamış bence. (kısa ve öz yorum isterseniz: beğenmedim)

   Benim dilim bayağı açılmış, daha fazla uzatmadan hikayemize giriş yapmak istiyorum. Arkadaki fon müziğimizin sesini biraz arttıralım lütfen.

 Olayımız 13 Kasım 1974'te saat 18.30 civarında Ronald DeFeo isimli bir gencin Long Island'ın Amityville kasabasında bir bara girmesi ve "Yardım edin! Sanırım annem ve babam vuruldu!" diye bağırmasıyla başlıyor. (haydaa)

Bardaki bir grup, Ronald isimli gençle birlikte 112 Ocean Avenue'deki eve gidiyor. Eve gittiklerinde gencin anne ve babasının cesetleriyle karşılaştılar.  Ardından Suffolk eyalet polisi arandı ve polislerin evde yaptığı araştırma sonucu evde 4 ceset daha bulundu. Tüm kurbanlar gece 3 civarında, 35 kalibrelik Marlin tüfeği ile yataklarında vurulmuşlardı.  Bulunduklarında hepsi sırtüstü yatıyor ve yanakları sağa dönük haldeydi.
 Kurbanlar; gencin babası Ronald DeFeo, annesi Louise DeFeo ve gencin 4 kardeşiydi.
 DeFeo ailesi bu evde 1965 yılından beri kalıyordu.

 
Defeo Ailesi



              Polisin araştırma ve soruşturmaları sonucunda cinayeti Louis Fallini adlı bir tetikçinin işlediği düşünüldü. Fakat yapılan sorgulamada beklenmedik itiraf Ronald'dan geldi. "Bir kere başladığımda kendimi durduramadım, o kadar hızlı oldu ki..." Ronald DeFeo altı farklı cinayetten ömür boyu hapse mahkum edildi.





  Yani olay buraya kadar gayet normal bir cinnet hikayesi. Ama bundan sonrası tamamen farklı yönde ilerliyor.
  Ev bu olaydan sonra tamamen terk ediliyor.
 DeFeo cinayetlerinden 13 ay sonra, George ve Kathleen Rutz çifti evi 80 bin dolara satın alıyor. Çift ve çocuklar, evin tam hayallerindeki gibi olduğunu düşünüyor. (Hep öyle sanılmaz mı?)
 Emlakçı evdeki cinayetlerden bahsetmiş olsa da Rutz ailesi evden vazgeçmemişti. (Bu noktada aile baya bir aranmış)

         
                                                                                       

 Lutzlar eve 23 Aralık 1975 yılında taşınıyor. George'un bir arkadaşı evin geçmişini öğrendiğinde George'a evin kutsanması için ısrar etmiş ve aile bu teklifi kabul edip Peder J. Peceraro'yu evlerine davet etmiş.
   Peder eve geldiğinde kutsama işlerine başlamış; kutsal suyu döküp duaya başladığında bir ses ona "Çık dışarı!" diye bağırmış.

  Pederden "hop daha yeni başlıyoruz" tarzında bir cevap beklerdim, biraz hayal kırıklığına uğradım.:( 

  Peder bu olaydan hemen aileye söz etmemiş, telefonla aileyi aramaya her çalışışında telefon aniden kesiliyor ve bağlanamıyormuş. (Kaçmıyor kaçmıyor)
  Evde gün geçtikçe tuhaf şeyler olmaya başlamış. Kış olmasına rağmen evdeki tüm camların önünde sinek sürüleri varmış ve Lutzların küçük kızı Missy, Jodie adında küçük bir kızla arkadaşlık ettiğini annesi ve babasına söylediğinde, çift iyice korkmuş.




              
             

     

Geceleri ailemiz, açılan radyo sesini duyuyor; kapı ve pencereler kendiliğinden parçalanıyormuş. 
Evin duvarlarından yeşil sıvılar akmaya başlamış (yok deve yok alien) 
Olayların ilerlemesiyle birlikte Lutzlar evi 14 Ocak 1976'da terk ettiler. (Filmlerde görmek isteyip göremediğimiz şey, tebrik edilesi. Cidden şaşırtıcı bir son.
Yani 23 güncük eve dayanabilmişler. (Bu da biraz hayal kırıklığı)

  Tüm bu olanlardan sonra 1977 yılında Jay Anson, Lutzların yaşadıklarını "Amityville Horror A True Story" kitabında yazdı. Kitap 10 milyon satmış ve bestseller olmuştu. Sonrasında da bahsettiğimiz gibi, 1979 yılında Amityville Horror filmi çekildi ve çok beğenildi.



 OLANLAR UYDURMA MI? 

 Evin lanetli olmasına sebep olan kişinin, evde bir süre yaşamış  John Ketcham adındaki bir büyücü olduğu iddia ediliyor. Evin yeni sahipleri Frank Birch ve ailesi 1987'den beri evlerinde gayet normal bir şekilde yaşıyor.
  Peki sizce gerçek mi, yoksa kurmaca mı? Fikirlerinizi yorumda belirtebilirsiniz. Saçma sapan olmadığı sürece tüm yorumlarınıza açığım!

Ha bu arada, Amityville'deki evimizin şimdiki halini koymadan olmaz!




Umarım yakın zamanda tekrar görüşürüz! Buraya kadar geldiğiniz için bolca teşekkür!

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder